HZ.CABİR EL ENSAR
  Hz Câbir El Ensar'ın yaşamı
 


Câbir bin Abdullah'ın el ensari as babası Abdullah bin Amr, ikinci Akabe bî'atında
İslâmiyeti kabûl etmiş ve Resûl-i ekrem efendimiz saa tarafından Benî Hasan'a
temsilci olarak tâyin edilmişti. Bu sıralarda Câbir genç bir delikanlı idi. O
da babası ile beraber Akabe'de bulunup bî'at etmişti. Yedi kızkardeşi olup,
erkek kardeşi yoktu. Ümmü Ma'bed, kızkardeşlerinin en üstünü idi.


Şehîd olmanı
isterdim


Câbir bin
Abdullah hazretleri Bedir savaşına katılamadı. Uhud savaşına katılmak için
Resûlullah saa efendimizden müsaade istedi. Resûlullah saa efendimiz,
babasından izin alabilirse katılmasına müsaade edeceğini bildirdi.


Hz. Câbir
babasından izin isteyince, babası, kızlarının kimsesiz kalmaması için oğlunu
harbe iştirakten menederek dedi ki:

- Oğlum, şu
kızların kimsesiz kalmaların düşünmesem, gözümün önünde senin şehîd olmanı
isterdim.


Abdullah, oğlu Câbir'in şehîd olduğunu göremedi, ama kendisi bu savaşta şehîd
oldu.

Hz. Câbir şöyle anlatır:

"Babam,
Uhud'da şehîd olmuştu. Kızkardeşim bana bir deve vererek dedi ki:


- Git, babamızı bu devenin üzerinde taşı. Onu Selemeoğullarının kabristanına
göm!

Ben de deveyi alarak harb meydanına gittim. Yanımda birkaç kişi daha vardı.
Resûl-i ekrem saa efendimiz babamı, harb yerinden alarak aile kabristanına
götürmek istediğimi anladılar. O sıralarda Resûl-i ekrem s.a.v Uhud'da
bulunuyorlardı. Beni huzûrlarına çağırdılar ve buyurdular ki:

- Nefsim
yed-i kudretinde olan Allahü teâlâya yemîn ederim ki; Abdullah da arkadaşları
ile gömülecektir.


Resûl-i ekremin s.a.v bu sözü üzerine, ben de babamı taşımaktan vazgeçtim. Onu
Uhud şehîdleri ile birlikte gömdüm."


Allahü teâlâ diriltti

Câbir bin Abdullah şöyle anlatır:

"Babam
şehîd olunca Resûlullah s.a.v efendimiz bana sordu:


- Ey Câbir!
Sana müjde vereyim mi?


- Evet yâ
Resûlallah.

- Baban
Uhud'da şehîd olunca, Allahü teâlâ onu diriltti ve, "Ey Abdullah! Sana ne
yapmamı arzû edersin" diye sordu. O da, "Yâ Rabbî! Ben sana hakkıyla
kulluk edemedim. Beni dünyaya döndürmeni ve yine senin yolunda çarpışarak
tekrar şehîd olmayı arzû ederim" dedi. Allahü teâlâ da, "Ben,
şehîdler geri dönmiyecekler diye hükmettim" buyurdu. "Öyle ise yâ
Rabbî, geride kalanlara bunu ulaştır" dedi.

Bunun üzerine
Âl-i İmrân sûresi 169 - 171. âyetleri nâzil oldu."


 Uhud
şehîdlerinin kabri 46 yıl sonra su çıkarmak sebebiyle açılmak durumunda
kalmıştı. Câbir bin Abdullah as, babasının kabri açıldığında, babasını uyur
gibi bulduğunu, az veya çok hiç bir değişikliğe uğramadığını, yüzünün siyah
beyaz çizgili bir kefenle, ayaklarının da üzerlik otuyla örtülü bulunduğunu,
aradan 46 yıl geçtiği hâlde, her ikisinin de, hiç değişmemiş olduğunu gördüğünü
söyler.


Câbir bin
Abdullah'ın babası şehîd olduğu zaman bir hayli borcu vardı. Bu borçların mühim
bir kısmı, etrafta oturan Yahûdîlere idi. Babasının şehâdetinden sonra,
alacalılar, Câbir bin Abdullah'ı as sıkıştırarak alacaklarını istemişlerdi.
Fakat Câbir bin Abdullah'ın as elinde, babasından kalan ufak bir hurmalıktan
başka bir şey yoktu. Buradaki hurmalar da borcunu ödeyecek miktarda değildi.


Çok zor
durumda kalan Câbir bin Abdullah, hâlini insanların en merhametlisi olan
Peygamber efendimize giderek arzetti:



 - Yâ Resûlallah! Babam Uhud'da şehîd oldu. Büyük miktarda da borç bıraktı.
Alacaklılar sıkıştırıyorlar. Yardım ediniz de borcun bir kısmı gelecek seneye
kalsın.


Resûlullah efendimiz s.a.v teşrif edecek


Resûl-i ekrem efendimiz s.a.v teklifini kabûl buyurarak, bir kısım hurma
toplanmasını ve kendilerine haber verilmesini buyurdular.

Câbir bin Abdullah evine gelerek hazırlık yaptı ve hanımına da dedi ki:

- Bize Resûlullah efendimiz s.a.v teşrif edecek. Sakın onu rahatsız etmiyelim.

Resûl-i ekrem efendimiz s.a.v, Câbir bin Abdullah'ın evine gittiklerinde buyurdular ki:

- Alacaklıları çağırın!

Alacaklıları geldi. Resûlullah efendimiz sana toplanan bir kısım hurmadan, hepsine haklarını
verdikten sonra bir miktar hurma yine Câbir bin Abdullah'a as kaldı.
Peygamberimiz bu mu'cizeyi Eshâb-ı kirâma da anlatmasını Câbir bin Abdullah'a
as emir buyurdu.



Bu arada Resûlullah efendimizin s.a.v geldiğini perde gerisinden gören hanımı da dedi ki:

- Yâ Resûlallah! Bana ve kocama duâ edin.


Resûlullah efendimiz de s.a.v, "Allahü teâlâ seni ve kocanı magfiret
etsin" buyurdu.

 
Resûlullah efendimiz s.a.v gittikten sonra, Hz. Câbir hanımına dedi ki:

- Ben sana Resûl-i ekrem efendimizi s.a.v rahatsız etmiyelim dememiş miydim?

Bunun üzerine hanımı da şöyle cevap verdi:

- Resûl-i ekrem efendimiz s.a.v evimize teşrif eder de, ben ondan kendime ve
kocama nasıl duâ istemem? Biz zâten Resûlullahın sana himmet ve yardımı ile
borçlarımızdan kurtulduk.


"Peygamber efendimiz Hendek gazâsında bir kayayı parçalarken, mübârek
karnı açtı. Açlıktan midesinin üzerine taş bağladığını gördük.

Bu hâli
görünce çok üzüldüm. Hemen Resûlullahın huzûruna varıp, izin aldım ve eve gidip
hanıma dedim ki:

- Resûlullahın öyle bir hâli vardı ki, dayanılır gibi değildir. Açlıktan
karnına taş bağlamışlar. Evde yiyecek birşeyler var mıdır?

- Biliyorsun evimizde bir oğlakla birkaç avuç arpadan başka bir şeyimiz yoktur.

- Olsun, hiç olmazsa onları ikrâm edelim.


Yemeğin ne kadardır


Sonra hemen oğlağı kestim, arpayı el değirmeninde öğütüp un hâline getirdim.


Hamur yapıp tandırda pişirdik. Eti de çömleğe koyup kaynatmaya başladık.


Bu hazırlığı yaptıktan sonra, sevinçle Resûlullahın huzûruna varıp dedim ki:


- Yâ Resûlallah, az bir yemeğim var. Yanınıza birkaç kişi alıp yemeğe gelebilir
misiniz?


Resûlullah efendimiz sordu:


- Yemeğin ne kadardır?


- Bir oğlak ve birkaç avuç arpa unu.



- Yemeğin hem çok, hem de güzeldir. Hanımına söyle, ben gelinceye kadar tandırdan et çömleğini ve ekmeği çıkarmasın!

Sonra da mücâhidlere dönüp buyurdu ki:


- Ey Hendek halkı! Kalkınız, Câbir'in ziyâfetine gideceğiz.

Bu emir üzerine Eshâb-ı kirâm toplandı. Peygamber efendimiz önde olmak üzere
bizim eve doğru gelmeye başladılar. Ben bunlardan önce eve varıp hanıma dedim
ki:



- Peygamber efendimiz Eshâb-ı kirâmın hepsini alıp yemeğe geliyor. Biliyorsun
yemeğimiz az. Şimdi ne yapacağız?


- Resûlullah s.a.v sana yemeğin ne kadar olduğunu sordu mu?



- Sordu. Ben de durumu olduğu gibi anlattım.


- Eshâb-ı kirâmı sen mi da'vet ettin, yoksa Resûlullah efendimiz mi?



- Resûlullah sana efendimiz da'vet etti.


- O zaman endişe edilecek bir şey yoktur.


Herkese yeten yemek


Biraz sonra Peygamber efendimiz kalabalık bir topluluk ile kapıya geldi.


Peygamber efendimiz, önce etin ve ekmeğin bereketli olması için duâ buyurdu.
Sonra tandırdan indirmeden bizzat elleri ile yemeği ve ekmeği dağıttı.


Bütün Eshâb-ı kirâm doyuncaya kadar yediler. Yemîn ederim ki, binden fazla kişi
yemek yedi, fakat ne ette, ne de ekmekte bir eksilme olmadı. Yemeği ve ekmeği
sonra komşulara dağıttık.



Hz. Câbir as yakışıklı, sevimli, güzel ahlâklı, merhametli, nazik, gönül alıcı
muhterem birisiydi. Hz. Câbir’in evi, Mescid-i Nebîden 2 kilometre uzak
olmasına rağmen her namazı Peygamber sana efendimizle, Mescid-i Nebîye gelerek
kılardı. Hakkı söylemekte adâletten ayrılmaz, emr-i ma’rûf ve nehy-i münkeri
bildirmekte çok gayret gösterirdi. Resûl-i ekremin s.a.v nasıl namaz kıldığını
görmek isteyen ona gelir, Hz. Câbir as_de onlara ta’rîf ederdi.


Câbir bin Abdullah Bî’at-ı Rıdvân’da da bulundu. Kendisi nakleder:


“Resûlullah efendimiz s.a.v buyurdu ki:

-Ağaç
altında benimle sözleşenlerden hiçbiri Cehenneme girmez!”

cabir as genç yaşında hz.imam hüseyin as yürürken arkasındaki toprakla teberrük
ediyordu ve sonraları ne yapıyorsun ya cabir dediklerinde siz hiç Resulullahı
saa duymadınız mı?* Hasan ve Hüseyin bendendir bende onlardanım etleri etimdir
kanları kanım dır*dediğini bastıkları toprağa teberrük ediyorum. cabir as
hz.imam Ali as ile bütün şavaşlara katılmıştır ve ardından imam hasan as ile
beraber muaviye mel'ununa karşı savaşmıştır,kerbela gazvesine gözleri
göremediği için katılamamıştır ve imam hüseyin as_mın şehid olduğu haberini
alınca eyvahlar olsun bu ümmete deyip derhal kerbelaya doğru yol almıştır ve
40.günde onun kabri şeriflerine ulaşmıştır ve ulaştığı zaman orada imam zeyn el
abidin as ve zeyneb as ve kafilesini karşılamakla şereflenmiştir ve ayrıca imam
zeyn el abidin as devrini ve imam Muhammed bakır as devrinide yaşamıştır ayrıca
hz.Muhammed saa ya cabir sen öyle uzun yaşıyacaksın ki benim oğullarımdan ismi
benim ismimde olan ve ilmi yaran(bakır)lakablı birisini göreceksin ona selamımı
ilet olur mu? emriniz olur ya Resulullah demiştir. ALLAH bizlere bu fani
dünyada ziyaretlerini ahirette de şefaatlerini nasip etsin inşaallah...

 
   
 
kervanci63.tr.gg Telif Hakkı © 2013 CABİR EL ENSAR CAMİİ. Tüm Hakları Saklıdır. CABİR EL ENSAR CAMİİ tarafından dizayn edilmiştir. Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol